18 Nisan 2010 Pazar

Madrid'de Bask Mutfağı: Pimiento Verde

Bu hafta her zamanki rotamda olmasa da Madrid'e düştü youm. İspanya'nın başkentinde İspanyol mutfağının her türünü tadabileceğimiz bi sürü yer var ve burada lezzetli yemek yermiyim diye üzülmeye hiç gerek yok. Çünkü İspanya'da yoldan geçerken gireceğiniz herhangi biryerde de harika lezzetler ve tatlı sohbetlere raslayacağınıza şüphe yok. Burada asıl sorun en güzel lezzetleri bulmak :) Bunun da yöntemi, herzaman olduğu gibi Madrid'de yaşayan ve boğazına düşkün arkadaşlardan tavsiye almak.



Pazartesi akşamı şehrin oldukça merkezi bir yerinde olan Plaza de Espana yakınlarında, Pimiento Verde (http://www.elpimientoverde.com/, Quintana 1 28008 Madrid, 91 541 2140) ismindeki Bask restoranını seçtik. Pimiento Verde, Cocina Basqa; yani restoranın logosunda okuduğunuz yazı, türkçeye tam çevirisiyle "Yeşil Biber, Bask Mutfağı" demek. Aslında Pimiento Verde, küçük ve lezzetli yeşil biberleri bol ve kızgın yağda kızartılarak yapılan bir tapanın da ismi. Ama bu tapa bask bölgesinin midir onu bilemem.

Bask bölgesi İspanyanın kuzeyinde, Fransa sınırında, denize de kıyısı olan dağlık bir bölge. Hal öyle olunca bu mutfakta bol deniz ürünü de görebilirsiniz, iç bölgelerin etkisiyle et yemekleri, güveçler ve bol sebze de görürsünüz. Sonuç hep aynıdır ama.. İspanyollar bu lezzet işinde anlıyorlar :) Herşey buraya kadar iyi güzel de, yemeklerin bizdeki yenme saatlerinden iki-üç saat geç başlaması için aynı şeyi söyleyemeyecegim. Akşam yemekleri dokuz-on, öğle yemekleri ise iki-üç civarı başlıyor ispanyada. Üstelik te saat sekizde mutfaklar bile açılmıyor; yani "ben erken yerim, ispanyollardan bana ne" deme şansınız yok. Bunu derseniz turistik ve her daim açık olan seçenekleriniz de var tabi ama özel bir yer deneyecekseniz, İspanyol saatlerine göre ayar yapın mide saatlerinize. O akşam da bizim yemeğimiz saat on gibi başlayıp gece yarısına kadar sürdü..



Biz o gece yediğimiz herşeyden inanılmaz memnun kaldık, bu yüzden neler yediğimize geçmeden burayı herkese önermekle başlamak istiyorum. Başlangıç olarak kızarmış enginar ve soğan sosunda sotelenmiş kalamar aldık. Kızarmış enginarlar öylesine körpe ve kızarma işlemi öylesine ustalıkla yapılmıştı ki lokum gibiydi tabiri tam olarak yakışıyor. Kalamarlar ise karamelize edilmiş soğan, domates, sarımsak ve baharatlarla öylesine ustalıkla sotelenmişti ki yerken o lezzetin ağızdan hiç gitmemesini istiyorduk.






Ana yemeğimizi "anlatmakla olmaz, yaşanır" demek istiyorum. Menüde iki kişilik olarak geçen, Basque Style Monk Fish (Bask Usulü Fener Balığı) ısmarladık ve merakla beklemeye başladık, Bask Usulü nedir acaba diye. Bir yandan da Bask mutfağının fransız mutfağından esinlenmiş olduğunu konuşup balığın üstünde kremalı bir sos yoktur inşallah diye söylenmeye başladık. Kocaman bir fener balığını ortadan ayırmış, uzunca bir süre sarımsak, kekik ve zeytinyağında marine etmiş olduklarını tahmin ediyorum. Sonra da ızgara pişirip üstüne yine sarımsak, kekik ve zeytinyağı karışımı bir sos dökmüşler, patates dilimleriyle servis yapmışlardı. Kusursuzdu diyebilirim.




Burada tatlı konusunda size ballandırarak anlatacak bir tecrübem yok. Ancak ısmarladığımız tatlıyı beğenmedik deyince hesaba eklemeyip bize dondurma ikram edince kalbimizi birkez daha kazandılar. Son olarak bahsetmeden geçmek istemiyorum, İspanya'nın meşhur rahatlatıcı içeceği Sangria burada çok lezzetli. Bana sorarsanız fazla şarap içme fikrinde değilseniz kesin Sangria denemelisiniz. Porsiyonlar oldukça büyük, servis hızlı burada. Garsonlar güler yüzlü ve neredeyse olmayan ingilizceleriyle size sempatiklik yapıyorlar. Mekan çok samimi, masalar birbirine çok yakın. İki kişi 99 EUR hesap verdik; yüksek gelebilir kulağa ama yediğimiz yemeğin kalitesi için hiç abartılacak bir rakam değil. İstanbul'da da böyle kocaman bir fener balığını çok ucuza yiyebileceğinizi düşünmüyorum. Bence burası iş yemekleri için düşünülmemeli ama arkadaşlarınızla sohbet içinde geçecek keyifli bir bask restoranı arıyorsanız, kesinlikle tavsiye ediyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder