30 Haziran 2010 Çarşamba

Kahvaltı İçin Şahane: Namlı Gurme

Bir lezzetçinin en favori öğünü nedir derseniz, Türkiye'de birçok kişinin kahvaltı diyeceğini düşünüyorum. Yani ne bileyim, diğer öğünler de güzeldir ama Türk kahvaltısının yeri bir başkadır. Benzemez başka hiçbir mutfağa.. Ne ingilizler gibi yağlı birkaç parça pastırma, yumurta ve kuru fasülyeden ibarettir ne de fransızlar gibi croissant ve kahveden.. Bizde çeşit boldur, hem de çok bol.

Karnınız acıktığında bir şarküteriye girersiniz ya, şimdi o hissi düşünmenizi istiyorum. Hem de çok güzel bir şarküteri olduğunu düşünün buranın. Çeşidin çok bol olduğu, buram buram sucuk, pastırma kokularınının etrafınızı sardığı, meze çeşitlerinin iştahınızı kabarttığı, peynir çeşitlerinin sizi şaşırttığı, bal peteklerinin pırıl pırıl sizi kendine çektiği bir mekan olsun burası. Bir de deniz olsun yakınınızda, önünde de oturup tüm bu çeşitlerden ısmarlayıp kahvaltınızı edebileceğiniz masalar olsun. İşte Namlı Gurme böyle bir yer.



Karaköy'e yolunuz düşerse, kahvaltı tutkulusu olmasanız da buraya uğramadan dönmeyin. Burası resmini çekmek isteyeceğiniz, kendinizi kaybedebileceğiniz bir yer. Eğer açken gelirseniz bütçenizin sağlam olduğundan emin olun derim. Tokken gelmek daha hayırlı olabilir:) Karaköy vapur iskelesinin hemen arkasında bir yol gider, Rıhtım Caddesi. Oradaki Kat otoparkının hemen altında Namlı Gurme. Aslında çok görünür yerde değil bana sorarsanız. Vapur iskelesinden kafanızı kaldırdıgınızda Namlı Port diye bir mekan görüyorsunuz ki, burası da aslında Namlı Gurme'nin bir uzantısı gibi. Ancak Namlı Port daha restoran havasında, brunch için açık büfe servisleri var. Çeşitler Namlı Gurme'den gidiyor oraya da, yani lezzet aynı. Ama stil meselesi, ben kesinlikle Namlı Gurme'yi öneriyorum. Bir kere burada gözünüz doyuyor :)






Namlı Gurme, hepimizin aşina olduğu Namlı Gıda şirketlerinin bir uzantısı. Aslında şans eseri, mekanın sahibiyle tanışma fırsatımız oldu. Biz tam kahvaltımızı nerede alsak edasıyla masa arayışına geçmiştik ki bir grup bey bize masasını sundu ve sonra açtığımız sohbet sırasında oranın sahibi olduğunu öğrendik Engin Bey'in. Namlı Gıda'nın et üretim tesislerini sattığını, bu mekanı da keyifli keyifli işletmeyi sevdiği için tuttuğunu öğrendik Engin Bey'den. Hatta çok uzun yıllar orada olur mu olmaz mı tartışmasında iddialı görmeyince Engin Bey'i tutamadım kendimi ve Istanbul'un buna ihtiyacı olduğunu söyledim kendisine. Böylesi bir mekan her yerde bulunmaz..



Namlı Gıda'dan bildiğimiz kalite burada sürdürülmüş. Çeşidin bolluğu bir yana (ki Okko, Köylüce gibi yerlerde de çeşit bulabilirsiniz) sunum ve istediğiniz herşeyi tadabilme özgürlüğü çekici kılıyor mekanı. Öncelikle dışarıda, kış bahçesinde ya da içeride yerinizi seçiyorsunuz, sonra da büfeye gidip bir tabak hazırlatıyorsunuz istediğiniz çeşitlerden. Tabi çeşitli yumurta ve omletler de ısmarlamanız mümkün. Şarküteri çeşitleri dışında mezeler anlatmakla bitmez. Hem deniz ürünü hem de salata tarzındaki mezeler her birinden tatma isteği uyandırıyor insanda. Hatta bizim aklımıza akşam saatlerinde gelip burada demlenmek te geldi ama öğrendik ki alkol yokmuş mekanda.
Biz İstanbul'luların popüler kahvaltı mekanı Rumeli Hisarı'dır ama inanın burası Rumeli Hisarı'ndan sonra on numara vereceğiniz bir alternatif. Hem tarihi dokunun içinde kahvaltınızı ediyorsunuz denize nazır hem de hisarda yaşanan kalabalığı görmüyorsunuz. Fiyatlar pahalı bence ama yine aldığım keyfe göre kabul edilebilir buldum ben. Kesinlikle tavsiye ediyorum..