27 Şubat 2011 Pazar

Akaretler'de Bir Güzel Sohbet Mekanı - Corvus

Corvus Latince Karga demekmiş. Bunu Akaretlerde geçen hafta gittiğim, Corvus isimli küçük ama samimi mekanda öğrendim. Corvus şaraplarının kurucusu ünlü bir mimar olan Reşit Soley'miş. Reşit Bey Bozcaada'da yarattığı Corvus markasından sonra şimdi de restoran konusuna merak sarmış olmalı ki Akaretler gibi seçkin bir mekanda Corvus Wine & Bite isimli mekanı açmış.

İyi ki de açmış. Geçen akşam mekana birlikte gittiğim arkadaşımın da dediği gibi burası bol içki, az yemek bir muhabbet mekanı. Dekorasyon bir mimarın elinden çıktığı belli, çok zevkli. Kocaman bir kara tahtada (sanırım Karga'nın Günlüğü diye bir başlığı vardı), o güne özel lezzetlerin listesini görebiliyorsunuz. Masalar küçük, yakın birbirine. Samimi bir ortam. Cadde ile aynı seviyede, camın önüne oturduğunuzda geleni geçeni de görebiliyorsunuz yakından. Yazın çok daha keyifli olur sanırım açık havaya da birkaç masa attıklarında.

Burada Corvus Şarapları ve bu şaraplarla giden lezzetler sunuluyor. Mekanın en çok taktir ettiğim yönü ise lezzetlerin hazırlanmasında Anadolu'ya, daha spesifik olarak ta Kuzey Ege'ye sadık kalınması. Örneğin şarapın yanına rokfor ya da brie getirseler kesinlikle aynı tarz olmazdı buradaki hava. Sunulan hicbir yemek karnınızı şişirecek cinsten deği, tam tersine tadımlık ve tadı damağınızda kalan cinsten. Menüde bir sürü çeşit var ama benim önerim şarabınızı seçmeniz ve yiyecek çeşitlerinde garsonlara güvenmeniz. Sizi yönlendiriyor ve uygun lezzetleri sunuyorlar. Biz bir kırmızı şiraz içtik ki şarap çok aromatikti ve hafif buruk ve odunsu tadıyla çok güzel bir damak tadı bırakıyordu. Yanında Ezine peynirleri, füme et, kuru incir topu ve kuru erik topu gibi tatlar içeren bir başlangıç tabağı ve sonrasında da salata, enginarlı, tahinli patlıcanlı kanapeler yedik. Çok keyif aldım ben bu usulden.

Fiyatlar, mezelerde 5-15 TL arası değişiyor, şaraplarda da her çeşit fiyat var. Ancak mekanın size sunduğu ortama göre kesinlikle pahalı olmadığını düşündüm. Pahalı şarapları kadeh olarak içemiyorsunuz.

Bir sonraki gidişimde birkaç ta fotoğraf çekeyim diyorum. Baktım da hiç yok elimde bir görsel..

Akdeniz Hatay Sofrası

Geçen hafta sonu Cirque du Soleil'i izlemek için Kazlıçeşme'ye gitmemiz gerekti, biz de o tarafa gitmişken Akdeniz Hatay Sofrası'na gidip bir ziyafet çekelim kendimize diye düşündük. Burası bol ceşidi ve lezzeti ile meşhur Hatay mutfağının İstanbul'daki en güzel temsilcisi bence.

Akdeniz Hatay Sofrası, yıllarını lokantacılığa vermiş Hatay'lı Deveci ailesinin açtığı bir mekan. Bu mekanda kullanılan tum malzemelerin (etler hariç) Hatay'dan geldiğini öğrenmek te hoşumuza gitti. Bir yerin mutfağına aşina olmak için orada yetişmiş ürünleri yememizin önemli olduğunu düşünüyor buranın işletmecileri. Hatay mutfağı kahvaltı kültürü ile doğmuş. Burada 151 çeşit sunulan bir kahvaltı büfesi varmış ki, tanıtımını okuduğumda gelmek gerek dedim direk. Gidince anlatırım, simdi teoride okuduğumu sizi anlatmamın bir anlamı yok.

Biz o akşam büyük bir grup olarak gidip birçok yemeği tatma fırsatı bulduk burada. Hepsinin lezzeti ayrı güzeldi. Ben şöyle tadıp resmini çekebildiklerimi size anlatayım

Hummusiye diye bir çorba içtik ki yoğurt çorbasının arpacık soğanı ve kuzu gerdan etiyle tatlandırılmışını düşünün, böyle birşey.

Sonra meşhur mumbar dolması yedik ki ben normalde pek sevmem böyle sakatat işlerini. Çok yumuşak, lezzetli buldum burada yapılan mumbar dolmasını.

Maklube Pilavı yedik sonra.. Üzerinde kızarmış patlıcanlar koyularak sunulan bu pilav lezzetini içindeki bademlerden ve üstündeki yumuşacık etten alıyor.

Sonra efendime söyleyeyim günün sürprizi tuzda tavuk geldi sofraya. Tuzda balık duymuştum da tuzda tavuk ilk kez Hatay Sofrası'nda gördüm. 40 yıldır Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde yapılan meşhur bir yemekmiş bu tuzda balık. Hatay'dan getirilen özel baharatlar, özel pirinç ile hazırlanan orta pişmiş iç pilav tüm bir tavuk içine doldurularak üzerine iyotsuz kaya tuzu ile kapatılarak odun ateşinde 200 derecelik fırında 2 saat pişirilerek hazırlanıyormuş bu lezzet şöleni. Servis esnasında da üzerine bir alkol benzeri sıvı döküp ateş yakıyorlar ve tuzu önünüzde kırarak tavuğu yenmeye hazır hale getiriyorlar. Bana teoride anlatsanız tuz tavuğun suyunu alır, kuru olur derdim bu yemek için ama derinin tavuğu korumasından mıdır nedir öylesine yumuşacık ve lezzetli pişmişti ki tavuk, buraya giderseniz kesin deneyin derim. Aslında burada tuzda bıldırcın, kuzu eti gibi varyasyonlarını da yapıyorlar bu yemeğin ama tavuğun yeri başka bana sorarsanız.





Yemekten sonra olmazsa olmaz Hatay'ın meşhur künefesini yedik tabi. Bana ağır gelmiştir oldum olası künefe. Şerbeti de bol getiriyorlar burada. Yani ben çok övmeyeyim ama masadakiler çok sevdiler. Bir de tuhaftır, üsütne yarım bardak süt getiriyorlar künefenin. Geleneksel servis yöntemi buymuş. Tuhaf geldi gerçi bu bana çünkü geçen yıl GAP gezim sırasında Hatay'da künefeciler çarşısında bile bu adeti görmemiştim. Onca yemeğin üstüne süt içmek bana imkansız geldiği için bıraktım orada sütümü.

Çayın yanında ikram olarak ta kömbe ismindeki kurabiyelerden getiriyorlar. Bu kurabiye Hatay'da tüm köylerin geleneksel bir yöresel lezzetiymiş ve imece usulu yapılır, tazeliğini uzun süre sakladığı için de muhavaza edilirmiş. Ben çok özel bulmadım kömbeyi :)

Şöyle bol bol yiyip mideyi şişirmek, değişik lezzetler tatmak isterseniz Hatay Sofrası'na gitmelisiniz. Hesaplar da bunca güzel ikrama göre uygun geliyor. Mekanın yeri biraz zor gerci.. Fatih'te Historia AVM yanında, Vatan Caddesi ustunde bu mekan. Trafikten korkmayacağınız bir zaman giderseniz daha iyi olur derim. Afiyetler olsun.

Önerdiğim Şaraplar

Şarap konusunda yazdığım önceki konulara bakarsanız göreceksiniz ki benim buradaki favori sloganım, sizin içmekten zevk aldığınız şarap en güzel şaraptır. Bu konuda üstatlara, not verenlere diyecek lafım yok, onlar gerçekten de sürekli tadım yapıp iyiyi kötüyü ayırd eden profesyoneller. Ancak bizim gibi sadece tüketici olan şarap severler için yapılabilecek en güzel şey bulduklarımızı paylaşıp önerilerde bulunmak diye düşünüyorum. Bu arada, Fransa'da bu işi uzmanlıkla yapan öğretmenimden öğrendiğim bir konu da, iyi şarap pahalı şarap demek değildir. Herşeyde olduğu gibi şarapta da fiyatı marka şekillendirir, tabi üzümlerin yetiştiği yıllar ya da bölgeleri de önemli faktörler. Ancak yine de iyi bir şarap içmek için cebinizden 100 TL çıkması gerekmiyor, sizi temin ederim bu konuda.

Ben şarap alışverişimi Yenisahra'daki Metro'dan yapıyorum. Buranın harika bir şarap mahzeni var. Çeşitli ülkelerden seçip getiriyorlar şarapları ve her fiyat ranjında ürün bulabiliyorsunuz burada. Ben de düşündüm ve dedim ki oradan alıp ta beğendiklerimi hem burada sizlerle paylaşayım hem de bir sonraki gidişimde kendim de dönüp buraya bakar, beğendiğim ürünlerden tekrar alırım. İşte size önerdiğim şaraplar

Two Oceans - Sauvignon Blanc - 2010

Bu hafta size övgüyle sunacağım şarap bir Güney Afrika güzeli. Two Oceans markasıyla göze çarpan bu şarap, Güney Afrika sahilinde buluşan Atlantik ve Hint okyanuslarının birleşiminden esinlenerek bu ismi almış. Ilık Hint Okyanusu ve soğuk Atlantik Okyanusu, Western Cape bölgesinde rüzgarlar oluşturuyormuş ve bu da bu rüzgar, üzümlerin olgunlaşmasını geciktirerek meyve kokularının bu şarapta yoğun olarak hissedilmesini sağlıyormuş. Ben 2010 Sauvignon Blanc denedim ve harika buldum. Oldukça ferahlatıcı ve meyve aromalarını net hissedebildiğiniz bir şarap. Limon ve tropik meyve tatları geliyor ağzınıza. Açık sarı, berrak ve parlak bir rengi var. Buz gibi içmenizi öneririm. Tavuk ve balık yemekleriyle harika gidiyor.