Madrid'de orada yaşayan arkadaşlarımızdan restoran tavsiyesi istediğimizde iki kişi hiç düşünmeden aynı cevabı verdi: Casa Lucio. Hal böyle olunca merak ettik nedir buranın olayı diye. Derhal rezervasyon yapalım dedik ama öğlen saatlerinde aramamıza rağmen salı akşamında yer bulamadık. Bu popülerlik te hayli çekti ilgimizi ve Casa Lucio'da yemek yemek bir anda farz oldu. Çarşamba günü öğlen yemeği için yaptık rezervasyonumuzu ve tuttuk Casa Lucio'nun yolunu.
Casa Lucio, Madrid'in merkezi denebilecek Plaza Mayor'un cok yakınlarında, daracık bir sokağın içinde. (Calle Cava Baja 35 28005 Madrid, 91 365 32 52) Elimizde adresimizle arıyor olmasak, yoldan geçerken, burada bir restoran olduğunu anlamak bile mümkün değil. Restoran aslında bu binanın birkaç katında faaliyet gösteriyor ama bina öylesine eski ve sıradan görünüyor ki ahşap ve kapalı kapıların ardında leziz yemekler sunan bir restoran olduğunu anlamak zor.
Buraya gelmeden önce internette yorumlar okuyup neymiş şu Casa Lucio'nun hikayesi diye araştırdım. Öncelikle herkes Madrid'de olmazsa olmazlardan, bir gastronomi harikası, kesin gidin gibi yorumlar yapmış. Sonra restoranın sitesindeki fotoğraflara takıldı gözüm. Hani İstanbul'da da vardır, seçkin kebapçılarda İbo'nun resimleri, ya da başbakanın resmi.. Ünlü birilerinin gelmesi marifettir mekanın prestiji açısından. Burası bu olayı biraz aşmış. Casa Lucio'nun sahibi Lucio Blazquez ismindeki tonton adamın, Andy Macdowell, Pierce Brosnan, Penelope Cruz gibi "ünlü" diyebileceğimiz simalarla resimleri var sitede. Yorumlarda da Bill Clinton, İspanya Kralı Juan Carlos, Hilary Clinton gibi isimler görünce dedim ki mekan kaçacak bir yer değil, ne yapıp yapıp buraya gitmeli.
Casa Lucio bize çok özel İspanyol lezzetleri sundu.. sundu sunmasına da, ben burada madem dürüst yorumlar yapıyorum, size de itiraf ediyorum ki bu kadar ünlü olmayı hakediyor mu emin değilim. Tamam, lezzetliydi herşey ama hayatımda yediğim en lezzetli yemek değildi sanki :) Mekanın eski, ahşap ve taş ağırlıklı bir dekorasyonu var. Havalandırması sorunlu, içeride boş masa olmaması ve her masaya cızır cızır pişmekte olan etler servis yapılıyor, haliyle koku bir miktar ağırlaşıyor. Üstelik te herkesin, biz buyuz, ve herkes bizi bu halimizle çok seviyor edası var. Hatta aldığımız yemeklerden birini çok sevmedik dedik diye bize kesinlikle ödetmeyiz diye ısrar ettiler ve hatta nasıl olur da beğenmezsiniz hayret ifadesini bile kullandılar. Bu kadar eleştiriye rağmen ben kesinlikle buraya gitmenizi öneririm çünkü yediğimiz herşey, manipule edilmemiş İspanyol gastronomisinin bir eseriydi. Tam olarak modernleşmemiş özgün ve yerel lezzetlere açık olmalısınız bu arada, çünkü bazıları ciddi iddialı.
Ben Sopa de Castellano, diye geçen, Kastilya bölgesinden bir çorba içtim. Aşağıda size fotoğrafını verdiğim bu çorba çok lezzetli bir çorbanın içine dilim ekmekler ve domuz pastırması koyularak hazırlanmış, son olarak yumurta kırılarak servis yapılmış, cok doyurucu bir çorba.
Çorba lezzetini içinde haşlanmış sarımsaklara, et suyu lezzetine ve sanırım domuz pastırmasının verdiği dumansı kokuya borçlu. Cesur tatlar için açık değilseniz arkadaşımın içtiği Sopa de Marisco yani deniz ürünleri çorbasını öneririm. Her türlü deniz ürünü ile hazırlanmış, bol kepçe servis yapılan harika bir lezzet. Bunun üstüne, İpanyolların meşhur yemeği Estrellados de Huevos ısmarladık, ki mekanın meşhur yemeklerinden biri de buymuş zaten. Türkçe çevirisi Yumurta Yıldızları olan bu yemek kızarmış patatesin üstüne kırılmış ve fazla pişirilmemiş bir yumutadan başka birşey değil aslında. Cok lezzetli, yapması kolan fakat kıvamını tutturması zor bir yemek olmalı. Buradaki kıvam gibisini daha önce yememiştim. Yine sarımsakta sotelenmiş zeytinyağında pişmiş bir karides ısmarladık ki, bu yemeği beğenmediğimiz için ücretini de ödemedik. Aslında beğenmedik değil de, çok sıradan bulduk diyelim. Aslında her masanın istisnasız ısmarladığı et yemekleri de mekanın spesiyalitesiymiş. Ancak biz öğlen yemeğinde bu kadar ağır yemek istemediğimizden denemedik şansımızı. Tatlı olarak, flan denilen, krem karamelden bir farkı olmadığını düşündüğüm tatlı ile portakal suyunda taze frambuaz ısmarladık.
Ana yemek olarak ısmarladığımız bir yemeği hesabımıza eklememelerine rağmen iki kişi 60 EUR hesap verdik. Bence mekanın ismine, ününe de bir prim ödüyorsunuz burada. Garsonlar böylesi ünlü bir yer olmasına rağmen ingilizce konuşmuyorlar. Allahtan menünün ingilizce bir tercümesi var, seçimlerde sorun olmuyor.
Yukarıda da dedim ya, burası denenmesi gereken bir yer. Böylesi meşhur bir yeri kaçırmak istemezsiniz değil mi?